WELCOME 2 DONGMAKGOL

22 Eyl

welcome_20to_20dongmakgol_201

İşte çok sevdiğim bir başka Kore harikası. Aslında dünyanın 8. harikası Kore filmleri, henüz keşfedilmemiş cevher, midyenin içindeki inci misali.

Kore’de savaş zamanı. Balta girmemiş ormanlardan (abarttım) , Dongmakgol köyünden başlıyoruz hikayemize. 3 kuzey(sarılar), 2 güney(yeşiller) askeri savaş sırasında kendilerini garip bir köyde bulurlar. Savaşın duyulmadığı, insanların kendi hallerinde, dış dünyadan uzak yaşadıkları sevimli bir köy.

Donkmakgol'a hoşgeldiniz

Gülmekten kırıldım bazı yerlerde. Film ciddi olunca, esprilere insanın daha çok gülesi geliyor.

  • Eller tetikte Güney Kore askeri diğerine bağırıyor:  “Başka bir yerde karşılaşalım. Ve bu masum köylüleri rahat bırakalım.” Köylüler daha önce hiç savaş, silah falan görmemiş. Köylülerden birinden cevap geliyor: “Yoo, biz iyiyiz, siz devam edin. “
  • Kuzey Koreli asker bomba elinde herkesin onun emirlerine itaat etmesini istiyor. Köylülermısır nasıl patlarşaşkın: “O  yuvarlak şey de ne ki?” “Bir kaya parçası mı?” “Yok, galiba patatesi boyamış. Benim karım onlardan her gün 4 tane yiyor”..
  • Bir de mısırlar bombanın etkisiyle patladı ve kar gibi insanların üzerine yağdı. Senaryonun bu kısmını kim yazdıysa alnından öpeceğim.

Parmak tetikte daha fazla dayanamayacaklarını anladıklarında isteksizce ateşkes yapıyorlar. Ama beraberce köye musallat olan yaban domuzunu öldürdüklerinde o zaman aralarında kardeşlik başlıyor. Ayrıca bu olayı oldukça sempatik bir anlatımla sunmuşlar, görsellik mi diyorlar, işte o açıdan aşmışlar, sevdim ben bu filmi. Ekşisözlük’te bu sahnenin uzunluğu ile ilgili bir yorumyapılmış tam hislerime tercüman olmuş, inanılmaz doğru bir tespit, o kadar sevdim ki aynen alıyorum buraya da:

bir karşılaştırma yapmak gerekirse zaman olarak domuzun yakalanışı da köyde kurtarma ekibinin bertaraf edilmesi de aynı süreyi tutar. fakat; bir amerikan veya avrupa yapımında domuz sahnesinde hareketler son derece hızlı olurdu, domuzdan kaçış, yakalanışı ve öldürülmesi, hepsini bir dakikada izlerdik. gerçekten de fiziki evrende birebir bu şekilde gerçekleşirdi olaylar. 
yine aynı yapımda köye gelen düşmanın beratarafı ise daha uzun sürecekti. her karakter için ayrı ayrı ölümden kaçış ve düşmanı egale ediş sahneleri görürdük. ve daha da önemlisi, köyün delisinin vurulduğunu ağır çekimde ve son derece acıklı bir müzik eşliğinde görme fırsatımız olacaktı. 
oysa bu kore (doğu) filminde ise domuz sahnesi son derece uzun tutulmuş. bir domuzdan kaçış gibi 5 silahlı askere karşı mücade ile kıyaslanamayacak derecede önemsiz görünen bir olay, on dakikaya yayılmış. bu manevi boyutta gerçekçidir, peşinizden gelen ölümcül bir yaban domuzundan kaçtığınız an, sizin için ömrünüzün en uzun saniyeleri olacaktır… o domuz size gelirken ayakta beklemek, devirmek için halatı gereceğiniz anı beklemek… 
silahlı çatışma ise olur ve biter. anlıktır, ani karar alırsınız, ani hareket edersiniz. arkadaşınızın, silahdaşınızın ne yaptığını ancak göz ucuyla görebilirsiniz. ve elbette o halet içerisinde iken bir kızın vuruluşunu farketmeyeceksinizdir. 
batı için bir elma yuvarlak ve kırmızıdır, doğu için ise sulu ve tatlı. 
(Bu cümleyi slogan yapmak istiyorum!) 
sosyal mesaj: bizim bir millet olarak tam olarak batılı olamayışımızın sebebi de bu olsa gerek.

yaban domuzugergin kaçışyardımlaşmaköyün delisi

Smith var mesela, Amerikan askeri, o da bir helikopterden düşmüştü. Gökten düştü diye adamı köye alıp iyileştirdiler köylüler. Adına da Seu Miss diyorlar. Aa aile adın Seu mu, ne garip.. şeklinde enteresan diyaloglar, gülüşmeler. Adam çıldıracak, niye adımı söyleyip gülüyorsunuz diye. Tabii “How are you?”dan başka İngilizce cümle bilmedikleri sözel olarak anlaşmaları imkansız. Bir süre sonra söze gerek kalmıyor zaten.

ve kahraman domuzu öldürür

Ben artık iyice kıvama geldim. İlk önce tüylerimi diken diken ettiler sağolsunlar. Bu filmin sonunda da ağladım. Niye böyle oldu anlamıyorum 🙂

Park Kwang-hyun yönetmen koltuğunda. Kendime yeniden soruyorum sayesinde: Asker kime denir? Asker emirlere uyarken pek çok günah işler, sonra ömür boyu vicdan azabı çeker. Belki bir gün acılarını dindirme imkanı olur. Belki bir gün öyle yüce bir şey yapar ki, ölüme gülümseyerek gider, korkmadan.

Ve evet, tam ağlıyordum biterken amma velakin yönetmen öyle bir bitirmiş ki yaşlarımı daha silemeden 2. seansla devam ettim. IMDb’den 7.8 almış. Bence daha iyisini hakkediyor.

 

Komik bilgiler !!!!

  • Filmi yaparken Kore’de Dongmakgol adında bir köy olmadığını düşünerek uydurmuşlar. Ama o isimde bir köy varmış!
  • Bu filmi patlamış mısırla izlemek seyircileri iyice kendilerinden geçiriyormuş. Bilseydim ben de öyle izlerdim.

 

Oyuncular

Kang Hye-jeong: Rolü Yeo-il. Köyün delisi, çok hızlı koşuyor 🙂 Ama güzelim kız çirkin olmuş biraz.

Steve Taschler: Rolü Smith

Güney

Shin Ha-kyun: Az daha intihar edecekti diğer güneyli onu bulmasaydı. Zaten bu adamın bakışları deli-korkunç karışımı. Mr. Vengeance’taki yeşil saçlı sağır hali de deli bir karakterdi, bunu da sevdim, yakışmış.

Seo Jae-kyeong: Rolü Mun Sang-sang.  Söylediği şarkı çok güzeldi. Çok da sempatikti.

Kuzey

Jeong Jae-young: Diğer iki adamın üstüydü bu. Güzel oyunculuk.

Lim Ha-ryong: Bana abi değil amca de demişti. Ama çocuk hyung’da ısrarcıydı.

Ryu Deok-hwan: Bu da gitti köyün delisine aşık oldu, yağmurda yüzünü çorabıyla sildi diye 🙂

Kore’de niye bu filmin en çok izlenenler listesinde olduğu açık. Konu Kore savaşı, kardeşlik olunca akan sular duruyor. Biz burada onlar kadar etkilenmiyoruz belki ama yine de kaliteli film, izlemeyen varsa tereddüt etmesin, tavsiye ederim.

ete hasret kalan askerler 

Yorum bırakın